2 Eylül 2007 Pazar

çiçeğini buldun



ortaokulda, arkadaşlarım daha “çocuk kalbi” ni okurken, elimde peyami safa kitapları ile gezerdim.. “yalnızız”ı 3, “matmazel noraliya’nın koltuğu”’nu 2, “fatih-harbiye” ve “dokuzuncu hariciye koğuşu” nu ise 1’er kere okudum… gerçi geçen gün fark ettim, son iki kitabı gayet iyi anımsıyorken, ilk 2 kitapla ilgili çok belirgin bi-iki detay dışında bi şey hatırlamıyorum.
peyami safa kitaplarının kelime hazinemi geliştirmek dışında bana ne kattığını sorarsan, kesinlikle “çözümleme hastalığı” derim. edebiyat çevresinde zaten takıntılı ve paranoid bi kişilik olarak bilinen safa, bu paranoyaları kitaplarında da çokça göstermiş ve okuyana da hastalıklı bi ruh hali vermiş.. tabi ben bir de ortaokul yıllarımda başladığım için bu kitapları bendeki hastalıklı ruh hali daha da kronik bi hal almış.. şu anda “normal” insanlara “o-ha” dedirten bi çok şey benim algılarıma göre normal geliyorsa ve ben de insanların bunu niye anlamadığını da anlamıyorsam, ortada bi şey var demek ki.. şu anda sekteye uğramış olsa da sevil hanım’ın terapi seansları beni biraz normalleştiriyor allah’tan:)

neyse, gelmeye çalıştığım nokta şu: evet, ben çok da normal bi insan diilim. zaten potansiyeli yüksek olan bu “anormalliğim” hayatıma sen girdikten daha doğrusu ben sana böylesine aşık olduktan sonra daha da arttı, zaman zaman pik yapıyor:) ama dediğim gibi, hissettiğim ya da düşündüğüm şeyleri engelleyemesem de artık en azından “anormal” olduğunu kabul edebiliyorum.

sen, “napalım hayat devam ediyor” dediğinde içimde yanan ormanları sana tarif etmeye çalışmıyorum mesela artık…. Ya da bunlar için seni bi şeylerle itham etmeye…

kendimi onarıyorum (mu)….

senin bana uzak/soğuk/mesafeli/ sevgisiz davrandığın ya da benim öyle olduğunu sandığım anlarda heeeep ben oraya gidiyorum işte.. hep o “napalım hayat devam ediyor” a…. Sorguluyorum tıkır tıkır… seni/beni/ gerçek mi diil mi bilemediğim bi sürü şeyi… kendimi kıyaslamalara sokuyorum salak saçma konularda…

kendine güveni sonsuz bi kadın olan ben konu bu olunca çocuklaşıyor muyum ne?

az önce,bahçemizde yetişmediği ve hiiiiiiiiiiiiç mevsimi olmadığı halde burnuma buram buram frezya kokuları gelmeye başladı...

hayatımdaki herkesi bi çiçekle özdeşleştirsem, mesela rahmetli emoş'uma şimşir düşer rahmetli ananeme fesleğen... kızıma hanımeli derim, beyaz. oğluşuma ise lilyum, tabii ki beyaz... sana mı? çok ilginç sana hiç bi çiçek gelmez aklıma... ama bu akşam, az önce, seni yazarken burnuma kokusu gelince frezyanın, sen de çiçeğini buldun...