10 Eylül 2008 Çarşamba

dört eylül-beş eylül



bugün dört eylül ikibin sekiz..
aslında çok alakasız bir zaman... tüm minderler yerde, çocuklar minderlerden "havuz" yapmışlar ve "çocuklarını" yüzmeye götürüyorlar. birbirlerine "hayatım-aşkım" diye seslenerek.. gülümsüyorum:)
seni düşünüyorum uzun uzun.
aslında malum, takvim zamanı sebebiyle "üst beyin" otomatik olarak düşünmeye başlıyor zaten. toplumsal şartlanma işte, biraz da kapitalizm. "yarın için ne yapsam acaba?" diye düşünürken "alt beynim" üst beynimi bırakıp birkaç dakikalığına gezintiye çıkıyor.. sana bu aralar unutturduğum bir Elif vardı,işte o halet-i ruhiyeye bürünüyorum saniyeler içinde. rabıta halindeyim.



"ya çekip al yüreğimi Tanrı'm / ya bana yaz sevdiğimi Tanrı'm" diye mırıldandığım şarkıların duaya dönüştüğü zamanlara gittim..
hani uzak Doğu köyüne, "arınmaya" gittiğimde seni bulup da tekrar buraya döndüğüm günlere.. "derya içre olup deryayı bilmeyenlerden" olduğum ama bunu da bilmediğim.. ve içimde sensiz bir köşe ararken "sen olduğumu" anladığım günlere...



bugün mü? inanmazsın belki ama hala aynı yerdeyim.. "inanmazsın" dedim çünkü ben pek belli edemiyorum artık, biliyorum. ama dualarımda, duruşumda milim kaymadım ben.. dönmedim, eğilmedim, yamulmadım.. dimdik, sapasağlam, hayatın gözlerinin içine dikerek gözlerimi aynı şeyleri söylüyorum yıllardan beri:
"hoştur bana senden gelen..."
aşk adına -ki o kadar ucuzladı ki dildeki yeri,hafif kalıyor-
teslimiyet adına,
inanç adına... yazılan ne kadar satır /kelime/ cümle varsa hepsini sıralasam yetmez, yetmeyecek..
kendime ait sözcüklerle anlatmaya çalışsam kalbimi değil ama kalemimi aşar. kulağıma çalınan bir kaç şarkı, aklımın kuytusunda kalan birkaç şiir varsa hepsi adın için...
-ki uzun zamandır şiir ama doğru düzgün şiir okumadığımı ve şiir kitabı almadığımı geçen gün farkettim.. - geçen gün mesela, kitapların arasında bir Özdemir Asaf klasiği buldum.. 98 ya da 99'du aldığımda. eskimiş, kopmuş yer yer ama eksilmemiş..
düğün davetiyemizi süsleyen satırlara ilişti gözüm:
"gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye
birden iki kişiyi döndürür bir kişiye
anılarında kale yapıp sığınsa bile
yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye..."



aşk dediğimiz zaten "ikiyken bir olma hali" değil mi? ki hep, "ben olup biz' i kaybetmek" ten allah' a sığınıyorum..
sonra çevirirken sayfaları "işte" dedim, seni buldum başka bir şiirde...
"düşünürken kendimden başkasına inanmam,
inanırsam ben senden başkasına inanmam,
inanınca düşünür, yönelir sana doğru
seninle ikimizden başkasına inanmam"



o kadar ki hayatın kendisinden bile daha çok inanıyorum ben sana..
hayatın içinde olan biten "gerçekleri" bile aşacak/aşmak isteyecek kadar.. zaman zaman aklımı aşacak kadar.
peki yanıldım mı? hayır..
yanılabilir miyim? elbette..
önemli mi? hayır..
sonra kitaba karaladığım notları gördüm..
"gülüşü gülden güzel, ömrüm senin olsun" demişim şu mısranın altına: "sana adlar aradım, ardında adsız kaldım".
sana "ad aramaktan" vazgeçip sana bi ad vermek yerine ömrümü vermeyi istediğime karar vermişim, o ocak sabahı.. ne güzel/iyi ki... ocak soğuğu/kalbimin sıcağı...
çocukları yatırmam lazım, gidiyorum/geleceğim..
.....................................................................................
geldim, telefonun sesine aşağı koştum.. konuştuk. sesin öyle kötü ki. zor bir gündü bugün senin için.
böyle zamanlarda çıkarıp kalbimi, ciğerlerimi,gözlerimi verebilirim sana. olsa, işe yarasa... öyle büyük güzellikleri, öylesine taçlanmış başarıları hakediyorsun ki..
bu satırları yazıyorum yazıyorum yazıyorum... bir amacı yok esasen, seni seviyorum, yazmayı da hepsi bu!



yarın evlilik yıldönümümüz. seninle evlendiğime memnunum.. kırılıp döküldüğüm ya da kırıp döktüğüm anları da seviyorum.. sonrası güzel geliyor çünkü. tüm duyguları köküne kadar yaşayan böyle tutkulu iki deli için normal fırtınalar oluyor yaşadığımız o anlar..

"alnımın yazısı,elmanın yarısı" sevgilim.. seni seviyorum.. hayatımdaki herşeyden/ hayatımdan çok! gözlerinde güneşi görüyorum. bugünümü, yarınımı, cennet çiçeklerimi.


"fırtınam,felaketim,hasretim"
biliyorum ki sen benim aynam gibisin/ ben senin cama yansıyan aksin....





29 Temmuz 2008 Salı

27 Temmuz

"lal olmuş dilim benim,
sen sor beni dağlara..
sır olmuş sözüm benim,
kulak ver rüzgarlara...

kendinden bul sen beni...
kendinden bil sen beni...

ister yüz sür yağmura,
ister anlat suya,
kar kapmış yolları,
yola sor, kara sorma.

kendinden bul sen beni..
kendinden bil sen beni...
bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi.
sev beni anneni sever gibi..
kendinden bul sen beni..
kendinden bil sen beni.."

o geceye..
sana..
"özgürlük bu işte bebeğim" deyişine..
bana bu şarkıyı dinletmene..
dinletip bi daha/bi daha dinletmene..
dinlerken gözlerime dalmana..
dinlerken gözlerinde kaybolmama..
günlük telaş/ koşuşturmaca içinde yarattığın bu özel zamana..
ve... senden gelen herşeye teşekkür ederim.

bu gece kandil.
ve benim dularım her gün/her gece nasılsa yine öyle sana doğru gelecek..
huzurlu, sağlıklı, başarılı günler/yıllar/ bi ömür için..

sana aşığım!

8 Mayıs 2008 Perşembe

yaşamımın gizi

dün gece..
sen uyurken yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana!

24 Mart 2008 Pazartesi

kırıntı




yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana
al içine tekrar, derinine sakla
kat kasırgana
.....................................
yürürüm ipte ,
ağım yokken hem de...
.....................................
aşk kırıntısıyla doymaktansa...
tek başıma,
aç kalırım,
bu hayatta!



20 Mart 2008 Perşembe

ama...

ölürüm yoluna, ölürüm de yine boyun eğmem..
yakarım dünyayı uğruna ama sana eğilmem..
öyle sınırsız öyle derin öyle çok severim ki korkarsın,
kuruyup çöle dönsem de pare pare olsam da yenilmem!

18 Mart 2008 Salı

sen olmasan....



"bütün tarihlerin miladı yüzünden başlar:senden öncesi/senden sonrası..

sen olmasan,böyle güzel gülmesen yazılacak nedeni de yok herhangi bir sevgilinin tarihçesinin...

kanattığın yerde acil şifalar bırakan gülüşün için.. senin için..."

şubat 2004 'ten haziran 2004'e kadar senin için yazdığım,hissettiğim, biriktirdiğim ne varsa toparlayıp sana doğum günü hediyesi olarak sunduğum "resimli kitap" ın, giriş yazısı buydu.. geçen gece elime geçti, okudum tekrar.. sevgiyle...

10 Mart 2008 Pazartesi

frezyalar şahidimdir..


seni seviyorum..
hergün daha çok , hergün daha çok..

senden ayrı geçen -sadece- birkaç saatin sonunda, yanına geldiğimde hala şükrediyorum.. ve hala sen evde yokken, çıkıp yatağımızda yatamıyorum .. tabi tartıştığımız zaman gidip yatıyorum sensiz ama inan bana uyuyamıyorum:) sen gelene ve her ne sebeple olursa olsun haklı olup olmamanın mutlu olmaktan daha önemli olmadığına mutlak inancımla sana sarılana dek uyku kıyılarına yanaşamıyorum.. önce bana sarılmalısın, konu her ne olursa olsun önce seni çok sevdiğimi sana bir daha söylemeliyim ve detayları sonra tartışmalıyız.. herşeyi çözebileceğimize, herşeyi aşabileceğimize olan güvenimizle..

senin gibi kokabilmeye kendilerini adamış dünyanın tüm frezyaları şahit olsun ki, sen benim ruhumsun.. elim , ayağım, dilimsin, gözümsün.. ben ne isem yarısı sensin....